2013 Vuelta: Üvey Evladın Dönüşü


Vuelta, takvime bakınca büyük tur klasmanında olmasına rağmen, hep çok uzaklarda ve Tour sonrası yapılmasının da etkisiyle sanki bir büyük turdan daha önemsizmiş gibi bir izlenim bırakır. Yüksek profilli bir yarışçı, sezona kolay kolay "Vuelta'yı hedefliyorum" diye başlamaz. Öncelikle ağızlarda Giro ya da Tour olur. Sezon, Bahar Klasikleri'nin coşkusuyla açılıp Giro heyecanıyla hızlanırken klasik Tour manzaraları ve tırmanışlarıyla adeta bir zirve yapar. Vuelta hep bunların arkasında, sanki sezon planlanırken hesapta yokmuş da birileri yarışlar yapılırken biraz daha bir şeyler izlemek istediğinden eklenmiş gibi gelir.


Kısacası, takvimdeki üç büyüğün en küçüğüdür Vuelta, yetmezmiş gibi bir de üveydir. Fransa ve İtalya arasındaki sessiz dostluk ve zaman zaman düşmanlığa kaçan rekabet tam bir kardeş ilişkisi gibi yürür. Vuelta boğucu Ağustos ayının sonunda, iki kardeşinden de uzakta kendi ayaklarının üzerinde durmaya uğraşır. Vuelta'nın yayın araçlarını bozan, yarışçılarını perişan eden sert mizacı da bu küçük kardeşin kendini kanıtlama sevdasından gelir belki de. Ne mutlu ki, takvimin ihtişamlı abisi Tour de France 100'ncü yılını kutlamış, onun şaşırtıcı ve güzel kız kardeşi Giro son yılların en etkileyici yarışlarından birine sahne olmuşken Vuelta'nın pelotonun ağır abilerine de genç yeteneklerine de sunacak çok fırsatı var.

Öncesi

Bir büyük turun fotoğrafı önündeki yarışlarda çekilir desem yanlış olmaz sanırım. Giro veya Tour öncesindeki küçük yarışlar, ismen önemsiz gözükseler de iddialıların kalite kontrol yaptıkları, güreşe başlamadan önce rakiplerinin ensesini şööyle bir yokladıkları kilit anlar içerir. Elbette, üç haftaya yayılan şiddet ve süre olarak dev bir yarışı kitap gibi okumayı bekleyemezsiniz buralarda gördüklerinizle. Ama kim, hangi tırmanışta pelotonun kuyruğuna inmeyecek aşağı yukarı bilirsiniz.

Bu sezon, Vuelta öncesinde hazırlık niteliği taşıyan iki yarış vardı: İlki, diğerlerine göre çok daha sert ve alengirli parkuru (ve kurallarıyla) Polonya Turu; ikincisi, hemşerilik avantajını taklitçi bir parkurla birleştiren Vuelta a Burgos. Aslında Eneco'yu da bu başlıkta incelemem gerekirdi. Ama yarış, bu yıl daha çok gözünü Dünya Şampiyonasına dikmiş isimlerin ilgisine mazhar oldu. Geçelim diğer ikisine.

Giro şampiyonu Polonya'da ter attı

Polonya Turu, İspanya'nın ağır topları için ısınma gibi geçti. Kimse çok hevesli ya da dominant gözükmese de herkes kendi payına düşeni çıkarmayı bildi. Daha form tutmamış Nibali, zaman zaman kaçışlara katılıp düştükten sonra saate karşı etabında nal topladı. Bir nevi yarışı idman olarak kullandı. Basso'nun Giro'yu kaçırmanın acısını çıkarmak ve "daha ölmediğini" göstermek istediği belliydi. Yarışı ilk 10'da bitirip mesaj verdi. Diğer önemli isimlerden Saxo'lu Rafal Majka, memleketindeki yarışı zamana karşı etabında kazanma fırsatını kaçırdı ama ilk 5'te kaldı. Sky'ın "sonradan lideri" Henao beşinci olup başrolde güzel bir ilk performans sundu.  Ag2r'nin cep roketi Pozzovivo, Giro'dan sonra burada da ilk 10'daydı. İtalya'daki şanssızlığı İberya'da kırabilirse bir şeyler başarabilir gibi gözüktü.

Sonraki sınav İspanya'daydı. Burgos bölgesindeki yarışta son günkü kısa ama çok sert etap Vuelta şiddetinin kısa bir temsili gibiydi. Ve o günü en önde bitiren dört isimden üçü Nibali, Basso ve Quintana'ydı. Pelotonun yeni yıldızı Quintana, Vuelta'ya gelmeyeceğinden buradaki denklemin dışında. Diğer iki İtalyan'dan ise İspanya topraklarında büyük bir rekabet bekleniyor. Basso, Giro'da kan kokusunu aldıkça yırtıcı bir köpek balığı gibi saldıran Nibali'ye ne kadar dayanabilir, bilmiyorum. Ama Burgos'un bitişini eski çırağının önünde geçmeyi başardı. Bu dörtlünün sürpriz diyebileceğim ismi, Vuelta'ya hemşeri kontenjanından davetiyeyle gelen Caja-Rural'in lideri David Arroyo. Arroyo bundan üç sezon önce Giro'da aldığı ikincilikle kariyer zirvesini yaptığından beri o seviyeye yaklaşamamış ve geçen sezon bütün büyük turlardan uzak kalmış. Yine de Movistar'da geçirdiği uzun yıllar önemli bir tecrübeye işaret. Yarışın 11 zirve bitişinden birinde, kırmızı mayoya giden bir büyük balığın kuyruğuna etap zaferi için takılırken görebiliriz. Ya da yarış bittikten sonra, tıpkı Giro'da patlama yapan İtalyan meslektaşı Santambrogio gibi, acemice EPO tekniklerinden birini kullandığını öğrenebiliriz. 

Takımlar

Giro ya da Tour'u izlediyseniz bu kısmı takip etmekte zorlanmayacaksınız. Kadrolar kulak çınlatıyor. İlk olarak, yarışın en ağır topu Astana. Liderleri Nibali, Giro-Vuelta ikilisi yaparak sporun tarihinde yer edinmek istiyor. Tıpkı oradaki gibi, onun çevresinde dört dönecekler. Çok güçlü bir kadroyla geliyorlar. Baş domestik Kangert'e, Tour 7'ncisi Fuglsang'a, hala gelecek yıla kontrat bulamamış Brajkovic'e dikkat. En önemli rakipleri Sky, Sir Wiggins'in kaprislerinden ve Giro 2'ncisi Uran'ın liderliğinden yoksun bir İspanya yolculuğuna çıkıyor. Tour-Giro karması bir domestik kadrosuyla yine de çok dikkat çekiyorlar. Bacakları isimlerinin ağırlığını kaldırabilecek mi, o bir muamma. Movistar da pelotonun belki de gen geniş kadrosundan dikkat çekici bir seçki yaparak güç sıralamasında podyumu tamamlıyor. Lider olarak gittiği son Tour'da kaza kurbanı olan Valverde, kariyerinin son kurşununu atıyor olabilir.  Giro'da akmasa da damlayan Intxausti, burada da ilk 10'u zorlayacaktır. "Terfi etmek" için daha fazlasını da isteyebilir. İspanyol takımın kalanından herhangi bir ismi etap zaferine veya zaferlerine kaçarken görebilirsiniz. Bütün sezon olduğu gibi, çok yönlü bir kadroyla birden çok hedefi vurmaya çalışacaklar.

Movistar'ın lideri Valverde 2009'da Vuelta zaferini kutlarken.

Gelelim hiyerarşinin bir alt kısmına. Sakatlığı olmasa bir üst başlıkta söz edeceğimiz Ivan Basso ve sadık yoldaşları, Cannondale'i podyuma çıkarmaya çalışacak. Kadronun önemli bir kısmının formu dikkat çekici gözüküyor. Kırmızı mayoya beklenmedik bir şekilde ortak olabilirler. Memleketinin ve bisikletle tanınan ailesinin büyük umudu Dan Martin, Tour'un sonunda yaşadığı talihsizliklere teselli bulmaya çalışacak. Herkes yeteneğinin farkında ama hala beklentileri karşılayabilmiş değil. Vuelta'da takımının tek odağı olarak başarı arayacak. Pelotonun gür saçlı delikanlısı Betancur, son üç ayını memleketi Kolombiya'da irtifa idmanlarıyla geçirdi. Giro 5'nciliğinden sonra Vuelta podyumu hayal sayılmaz. Takımdaşı Pozzovivo'yla beraber Ag2r'ye kâbus gibi biten Tour'u unutturmaya çalışacaklar. Bu yılın Giro 4'üncüsü Scarponi, bu kez podyumu kaçırmak istemez. Ama yeterince destek bulması zor gözüküyor. Sürpriz denebilecek Tour başarısının üstüne koymak isteyen Mollema ve Ten Dam'lı Belkin'in hala ispatlaması gereken bir şeyler var. Bu klasmanın son iki basamağında, isim olarak yukarıdakilerden daha iyi ama yorgunluk kontenjanından aşağıya yazdığım Saxo-Tinkoff ve Katusha var. Saxo-Tinkoff, Majka, Kreuziger, Roche ve Anker Sorensen'le bir bölümü yorgun ama geneli kaliteli bir ekibin liderliğinde olacak. Katusha'nın Rusya destekli, İspanyol general Purito yönetimindeki ordusu, bu kez liderleri için yarım değil tam zafer peşinde olacak. Joaquim Rodriguez artık podyumla teselli bulmaktan sıkılmış gözüküyor. İyice ilerleyen yaşı tecrübeyle beraber motivasyon da getiriyor ama zaman lehine çalışıyor da denemez.

Son paragraf, görece küçük isimlerle sezona etkileyici bir bitiş yapmaya çalışacaklara kalıyor: Kiserlovski ve Zubeldia'yla başarı arayacak Radioshack, dev sprinteri Greipel'i dinlenmeye bırakan De Clerq'li Lotto, genç yetenek Wout Poels ve sezonu sönük geçiren De Gendt için ışık arayan Vacansoleil, yokuş fobisi yüzünden çıkışı duran Pinot'yu İspanyol yollarına da süren FDJ, Fransa'daki gibi "liderleri kim acaba" dedirten ekibiyle BMC, Tour'da yılın sprinterini parlattıktan sonra burada genel klasman için Barguil'den önemli işler bekleyen Argos… Yılın son büyük turu çok şatafatlı gözükmese de herkes yine bir parça istiyor. Ama "iddiasız" takımlar içinde gözünüzü parlak turuncu mayo giymiş olanlara dikin. Samu Sanchez, Igor Anton ve Mikel Nieve'nin kontrol edeceği Euskaltel, bu isim altında son büyük turuna çıkacak. İspanyol takımının İspanyol yarışçıları için kazanılacak her zaferin maddi, manevi çok büyük anlamı olacak. Ve tabii bir de klasik OmegaPharma-Quickstep var: Cavendish olmasa da onları sprint ve etap zaferi peşinde göreceksiniz. Meersman ve Stybar sırasıyla iki alanda da iddialı olmalarını sağlayacaktır.

Euskaltel'in bu parlak turuncusunu artık ancak arşivlerde göreceğiz.

Favoriler

Pek çok yetenekli genel klasmancının podyum için yukarıyı zorlayacağı bir yarış olacak. Ama tek tek yarışçılara bakınca ilk 3 için çok kalabalık bir kadro toplayamayız gibi duruyor. Herkesin yenmek için hazırlandığı isim, doğduğu toprakları yokuş, iniş, zamana karşı demeden 2013 Giro'da fetheden Vincenzo Nibali. Onun arkasından yazılabilecek isim, pek parlak özgeçmişine Tour podyumunu da eklemeyi başarmış Joaquim "Purito" Rodriguez. Fransa'da gösterdiği saate karşı performansı etkileyiciydi. Yokuşlara her zaman hazır olduğu düşünülürse, tek ihtiyacı Tour'da yorulmamış olmak. Geçen yıl Vuelta'da Contador'un sürpriz atağına uyuyakalması kırmızı mayoya mal olmuştu ne de olsa. Üçüncü sıraya gönülsüzce Alejandro Valverde'yi yazıyorum. Kaza sonucu kaybettiği tonla zamana rağmen Tour'u ik 10'da bitirmeyi başardı. Takımı çok güçlü, kendisi çok tecrübeli ama yarışı kazanmasını sağlayacak patlayıcılığı azalmış gibi geliyor. Dördüncü sırada, bir başka talihsiz, Dan Martin var. Tour'un sonunda yakalandığı hastalık neredeyse garanti olan ilk 10'u ve potansiyel bir ilk 5'i kaybetmesine neden oldu. Tek lider olarak geldiği İspanya, rüştünü ispatlaması için bir başka fırsat olacak. İlk 5'e (ve yukarısına) en çok yakıştırdığım isim ise Carlos Betancur. Malumunuz, Tour'daki Quintana dalgasıyla beraber bisiklette Kolombiya "moda oldu." Delikanlı enerjisiyle yokuşlu bitişi gördü mü finişe pedallayan genç Kolombiyalı'dan güzel bir sürpriz izlemek hoş olur. Henao, Kreuziger, Mollema, Uran gibi genel klasmanı zorlayacak başka çok yetenekli yarışçılar da var. Fakat form durumları, takım içindeki konumları ya da liderlik tecrübeleri yanlarına kocaman bir soru işareti koyuyor.

2013 Vuelta'nın amansız "bölüm sonu canavarı": Angliru

Parkur

Vuelta'nın liderlik mayosu kırmızıdır. Kırmızı, bilirsiniz, tutkunun, şiddetin, aşırılıkların rengidir. Bu yılın parkuru (Vuelta geleneğine uyarak) liderlik mayosunun rengiyle güzel bir uyum yakalamış. 11 tane zirve bitişi var parkurda. Şov amaçlı yapılan son gün hariç, ilk bakışta "sprint izleriz" dediğim etap sayısı iki. Yarışın gidişatına göre kırmızı mayo veya podyum mücadelesinin biteceği yirminci etap, bisiklet dünyasının en sert tırmanışı namıyla tanınan Angliru'yla bitiyor. Düzlükle biten 10 etaptan bir bölümü, bu kez de ortalarda çıkan ufak ve orta tırmanışlarla sabır zorluyor. Yani kırmızı mayoya her kim layık olacaksa, bunu canı fena halde acımasına rağmen çok heybetli bir şekilde yapmaktan başka çaresi yok. Tour'dan yorgun bacaklarla gelenler nal toplayabilir, bütün sezon derinden ilerleyen yetenekler patlama fırsatı bulabilir. Vuelta, şiddetli bir rotayla krizle fırsatı aynı anda sunup çok uzaklardaki Çinli kardeşlerinin diline selam ediyor.

Cancellara zaferlerle dolu klasik sezonunu bu kutlamayla(!) bitirmişti ama şu an pek yorgun değil

Dikkat!

- 11. etapta Dünya Bireysel Zamana Karşı mücadelesinin ufak bir provasını yapacak Martin ve Cancellara'ya,
- Göze batıp kontrat almak için her türlü etapta deliler gibi kaçabilecek Euskaltel'lilere,
- Dünya şampiyonu mayosuyla daha hiçbir yarış kazanamamış süperstar Gilbert'e,
- İkinci bitirdiği her etabı birinci olduğunu sanıp kutlayabilecek naif Betancur'a,
- Kaçış emekçisi, blogger bisikletçi Cameron Wurff'e,
- Ortalığı nasıl şenlendirebileceklerini asla bilemeyeceğimiz Orica-GreenEdge'e,
- Tek günlük hesapların uzman ismi Juan Antonio Flecha'ya,
- Google'ın isminin arkasına kaza ya da sakatlık eklemeyi önerdiği Hoogerland'a,
- Kırık bir parmakla 100'ncü Tour'un tırmanışlarına göğüs geren Haimar Zubeldia'ya,
- FDJ'deki otorite boşluğunda öne çıkabilecek genç yetenek Ellisonde'a,
- Vatandaşlık hanesinde Kolombiya yazan herhangi bir bisikletçiye,
- Üst üste yedinci büyük turunu bitirmeye gelen Adam Hansen'a,


Dikkat kesilelim.


Vuelta'ya girerken söyleyeceklerim bu kadar. Yarış günleri buralarda belirecek ön bakışlar ve mevzular karıştıkça eklenecek analizler için de beklerim. 

İyi seyirler.

Hiç yorum yok

Leave a Reply

Blogroll

Katkıda bulunanlar

About