Aslında Doğa Ana ta Milan-Sanremo'da göstermişti İtalya topraklarını terk etmeye niyetli olmadığını ve niyetini gerçekleştirdi; Giro'da da pelotonun peşini bırakmadı. 14 etap geride kaldı ve günlük güneşlik diyebileceğimiz bir etap neredeyse yok.

Hava koşulları pek çok sporcunun da burnundan getirdi. Wiggins totoyu asfalta değdirdiği günden sonra zaten oldukça ürkek ve kötü gözüküyordu, üstüne bir de göğüs enfeksiyonu eklendi. Taylor Phinney turun ilk günlerinde griple uğraşıyordu, sonrasında toparlayamadı. Hesjedal biraz da hayalkırıklığından hasta düştü(?). Emmanuele Sella, Wiggins'in asfaltla tanıştığı ve Adam Hansen'ın harika bir zafere gittiği 7. etapta adeta yerden kalkamadı.

Bay Bıyık, Degenkolb, proteininden yağına ne var ne yok her şeyi yakarak kazandığı 5. etaptan sonra yorgunluğa yenik düştü ve çekildi. Pek çok isim asfalt yanığından muzdarip.

Sestriere çıkılacaktı normal şartlarda ama etabın başlamasından bir iki saat evvel Sestriere tırmanışının etaptan çıkartıldığı açıklandı. Giro'da şartlar asla normal olmaz. En büyük yaprak dökümü de bir türlü canlı yayın sinyalinin alınamadığı, sisler içerisinde geçen görüntüsüz 4 saatin ardından 30 saniyelik müthiş bir heyecanı bahşeden bu 14. etapta gerçekleşti. Jack Bobridge, Alessandre Vanotti, Enrico Battaglin, Gert Steegmans, Karsten Kroon ve Daniele Bennati abandone oldu. En çok hasarı da harika bir Giro geçiren Bardiani'nin genç İtalyanı Enrico Battaglin gördü; iki kırık kaburga, bir ciğerde ezilme ve göğsünde delik. Bir süre daha hastanede tutulacakmış. Bir an önce sağlığına kavuş genç, daha çok dope var tozunu yutturacağın.

Sestriere'nin iptalinden sonra bugünkü Col du Galibier tırmanışı da tehlikeye girmişti. Bir iki gün evvel
etabın neredeyse 50km kadar kısaltılabileceği söyleniyordu. Çığ tehlikesi sebebiyle organizatörler pelotonu Galibier'ye çıkarma riskini alamayacak gibiydi haklı olarak. Sestriere'nin üstüne bir de Galibier iptal olsaydı gerçekten çok büyük hayalkırıklığı olurdu ama dün akşam saatlerinde RCS'in yaptığı açıklama gönüllere su serpti. Galibier çıkılacak; sadece son 4.25km'lik bölüm etaptan düşüldü. Yeni rotaya göre finiş Pantani anıtının orada yapılacak. Pantani 1998 Tour de France'ı kazandıran atağını tam olarak o noktada gerçekleştirmişti ve şimdi orada Il Pirata'yı ölümsüzleştiren bir anıt bulunuyor.

Galibier'yi en son zirve finişi olarak 2011 Tour de France'ta izleme fırsatına erişmiştik. 1911'de ilk kez kullanılmıştı Galibier ve 100. yılı olması sebebiyle TdF'de iki kez çıkılmıştı. 19. etapta Alp d'Huez'e gitmek için geçit olarak kullanılmıştı, 18. etapta ise zirve finişi yapılmıştı. Zirve finişi olarak kullanıldığı 18. etapta Andy Schleck dillere destan bir kaçışla harika bir etap zaferine gitmişti. Son yılların en unutulmaz zaferlerinden biri olmuştu. Ertesi gün 19. etapta da yine Galibier zirvesinden ilk geçen isim Andy olmuştu. Geri dön artık lapacı, özledik seni!

15. etabın başlangıç saati de değiştirildi, sanırım iki saat ileriye alındı başlangıç. Etap yayını 13:30'da Eurosport 2'de başlayacak, 15:30 civarı Eurosport International'a geçecek. Belki etabın profiline dair biraz gevezelik ederim biraz daha sonra.

Bisiklet hakkında ana akım medya organlarının dışındaki mecraları takip edenler ya bilirler ya duymuşlardır: Velovoices.com sporun hayranlarının spor hakkında İngilizce görüş, analiz ve röportaj yayınladıkları önemli sayıda takipçi sahibi bir site. Şimdiye kadar potansiyelimizi yeterince ortaya koyamasak da görüş ve analiz konusunda kendi işimizi kendimiz halledecek kadar mevzunun takipçisiyiz ancak iş röportaj olunca, takdir edersiniz ki, internetin bir köşesindeki bu blog'un çok da bir kuvveti yok. Bu eksiği kapatmak için de çeviri yeteneklerimizi konuşturma kararı aldık. Şu sıralar California'da pedal çeviren, pelotonun tartışmasız en sempatik yüzü Jens Voigt'la yapılmış bir sohbetten daha ideal bir başlangıç olamazdı.

Profesyonel atlet olmanın en zor yanlarından biri evinden ve ailenden uzak olmak, değil mi?

Kaza yapmak ve acı çekmek de hayli zor sayılır! Tabi, evinden uzak olmak, ailenle vakit geçirememek yaptığım en önemli fedakarlıklarından biri ama elimden geleni yapıyorum.Veli toplantılarına katılıyorum, okulun ilk gününde yanlarında oluyorum, okul tatillerinde beraber vakit geçirmeye çalışıyorum, her zaman mümkün olmasa da... Altı çocuğumdan beşinin doğumunda olmayı başardım. Birinde Tour de France'da yarışıyordum. Daha önemsiz bir yarış olsaydı çekilir ve hemen eve dönerdim.

Jensie bu noktada upuzun soru listeme şöyle bir bakıyor ve saniye başına ödeme yapacağımdan çek defterimin yanımda olmasının iyi olacağını söylüyor. Çabuk olmaya söz veriyorum. Elbette, bu bir yalan.

Seni pelotonun "büyüğü" olarak görüyorum, oğlun olabilecek yaştaki yarışçılara bilgece öğütler veriyorsun. Bu nasıl hissettiriyor?

Kendimi sağlıklı ve güçlü bir yarışçı olarak görüyorum ama senin dediğin gibi "pelotonun tecrübeli ismi" rolüne doğru kaymaya başladığımın farkındayım. Kısa zaman önce, Criterium International yarışında takımın en genç üyesi Bob Jungels'le oda arkadaşıydım. O 21'inde, bense 41 yaşındayım. Babası olabilecek yaştayım. Bu gerçekten komik! Diğer taraftan, tam tersi, genç meslektaşlarım benim de genç kalmamı sağlıyor. Tecrübeli olmanın bedelini kan, ter ve gözyaşıyla ödedim. Bazı durumlarda "Panik yapma, ya bunu yap ya şunu," diyorum. Sıkıcı yaşlı adamlar gibi konuşmak istemiyorum ama tecrübelerim için bedeller ödedim. Bazen "Sakin ol, kendini zorla ve harekete geç," diyorum. Yardım etmeye, küçük tüyolar vermeye çalışıyorum.

Dün, Vuelta Pais Vasco'da senden görmeye alıştığımız ataklardan biriyle pek çok orta yaşlı adamı mutlu ettin. Seni ne harekete geçirdi?

Kaçmak için doğru anın geldiğini düşündüm. Bitiş çizgisinden 25 ya da 29 kilometre uzaktaydık. Öndeki kaçak uzun süredir tek başınaydı, yorulmuştur diye düşündüm. Hiçbir takım da çalışmıyordu, yolun da dar olması sayesinde kolaylıkla ön tarafı yakalarım dedim. Takım arabasına gidip gidemeyeceğimi sordum, onlar da iyi hissediyorsan git dediler. Adriano Malori'yle beraber kaçmaya başladık ve kısa süre sonra bir dakikalık avantaj elde ettik. Asla nasıl sonuçlanacağını bilemezsiniz. Arka taraf kolay organize olamayabilir, bir süre daha tereddüt edebilir. Sonra bir dakika daha kazanırsınız, yarım dakika daha derken bir bakmışsınız ki bitmiş. Kazanmak için küçük bir şansım olduğunu biliyordum, bekleseydim hiç olmayacaktı.

Katılıyorum ve, elbette, izleyiciler de agresif yarışçıları daha çok seviyor. Yarışçıların kaybedeceklerinden şüphelendikleri bir başkasını engellemek için uyguladığı olumsuz taktiklerden daha kötüsü yok.

Eğer biraz olsun gücüm varsa, onu mücadele etmek için kullanmayı tercih ederim. Kendinize inanmanız ve güvenmeniz gerek. Küçücük bir şansım olsa bile iyi bir yarışçı olduğumu düşünüp kazanmak için elimden geleni yapıyorum. Şans denen şeyi arkadan hızlıca tekmelemelisiniz ki sizin yanınızda olsun. Kendi şansınızı yaratmalısınız.

Bu yıl daha önce Tour du Haut Var sonrasında buluştuğumuzda en sevdiğin yarışın sonuna geldiğini söylemiştin. Ben o zaman her günü ayrı ayrı değerlendirdiğin izlenimine kapıldım.

Aynen öyle. Hala tek parçayım. Belki de bu bir bisikletçi için sıra dışı bir durum. Hayatım buna bağlı olsa da Nice dışında bu yıl yapılacak yarışların bittiği şehirlerden birini söyleyemem. Nice'te yarışı bitirince bisikletimden iniyorum, koçumla görüşüyorum, duş alıp üstümü değiştirdikten sonra  yemek yeyip kitap ya da balıkçılık dergilerimden birini okuyorum.

Balıkçılık mı?

Gevşememi sağlıyor. Bazen sadece öylesine balık tutmaya gidiyorum. Güneşin sudan yaptığı yansımayı seyrederek huzurlu hissetmeyi seviyorum. Yanıma çocukları da almışsam, onlara biraz daha hareket gerektiğinden bir şeyler yakalamamız gerekiyor, yoksa sıkılıyorlar. Balık tutmayı seviyorum.

Uzun ve başarılı bir kariyerin var. Bana en çok gurur duyduğun başarının 2001'de Tour de France kazandığın etap galibiyetin olduğunu söylemiştin. Kariyerinde henüz ulaşamadığın hedeflerin de var mı?

Yani, tabi ki, evet. Hala kazanmak istediğim birçok yarış, başarmak istediğim pek çok şey var. Yine de yarışçı olarak sahip olduğum kapasiteden ve gerçeklikten bağımsız olarak, Alpe d'Huez tırmanışını tek başıma yaptığım bir kaçışla kazanmayı ve bitişe geldiğimde mayomu düzeltecek kadar vaktimin olmasını isterdim.

Orada adının verildiği bir köşe olduğunu unutmadın değil mi?

Oğlum, bir gün orada yarışırsa o köşeyi görüp "İşte babamın köşesi diyebilecek." Bunu hayal ediyorum....

Hangi çocukların bisikletle uğraşıyor?

Sadece on üç yaşındaki oğlum. Birkaç aydır biniyor ama ilk zaferini kazandı bile. Dağ bisikletinde bir cyclo-cross yarışında birinci oldu. O an sadece ikimiz vardık. Gerçekten harika, çok özel bir andı.

Peloton yakında başka bir Voigt'u ağırlayabilir yani?

Kim bilir? Mümkün. Şu an sadece eğlence için bisiklet yapıyoruz. Gün gelecek benim kadar iyi olacak ve bir gün beni de geçecek. Doğanın kanunu bu.

Arkası yarın...

Etabın başlamasına bir saatten biraz daha az bir süre kala yazmaya başladım yazıyı, büyük ihtimalle etap profili açısından çok bir hayrı dokunmayacak ama en azından yayının başlarında denk gelip de okuyan olursa birkaç ufak bilgiyi atlamamış olalım. Zira dinlenme gününün de rehavetiyle saldık iki gündür. Boş geçmeyelim.

Bu seneki Giro'nun ilk zirve finişi bugün Altopiano del Montasio'da bekliyor. Tolmezzo'daki beslenme bölgesine kadar profil sakin dursa da asıl iş mousette'ler alındıktan sonra başlayacak. Paularo'dan sonra yollar daralacak, eğim inanılmaz düzensiz bir şekilde artacak. Başlangıçta %10.9'luk bir eğim olacak, sonra dar yollardan teknik ve sıkıntılı kısa bir iniş, ardından yine %10.6'lık bir sektör olacak. Zirveye doğru eğim insafa gelse de bu değişken yapı Basso ve Ullrich tarzı oturduğu yerden sabit ritmle tırmanan isimler için sıkıntı anlamına geliyor. Wiggins'i bu tarzda çıkan isimlerin arasına koyabiliriz üretilen güç üzerinden pedal çevirdiği için. Başka bir şey diyemiyorum çünkü paşamızı atak yaparken, şöyle hafiften selenin üzerinde kırıtırken görmedik hiç!

Bu bölüm yaklaşık 9 kilometre civarında sürecek. Finişten 65km uzaklıkta başlayacak olması sebebiyle genel klasman iddialılarından çılgın işler beklemek olmaz ama orta sektördeki teknik iniş, Wiggins'ten bir nebze olsa zorlanma emaresi gören Nibali ve peşine rahatlıkla takılabilecek gibi gözüken Cadel için hiç değilse yıpratma fırsatı sunabilir.

Altopiano'ya çıkan son 11km'lik tırmanışta ise çok ilginç işler bekleyebilir bizi. Efsane bir kaçış galibiyetine de tanıklık edebilirz, genel klasman iddialıları arasında bir gövde gösterisine de dönüşebilir. Son tırmanış yer yer %20'lik duvarlarla karşılayacak bisikletçileri. Önümüzdeki iki hafta için çok önemli sinyaller verecektir bugünkü etap.

Wiggins ne yapacak? Orta sektördeki inişi nasıl alacak? Nibali ve kurmayları ne alemde? BMC, Cadel'in yanında olabilecek mi? Cadel'in ilk 9 gündeki formu tırmanışta da devam edecek mi? Hesjedal kilo olarak geçen seneye göre daha zayıf, bunun faydasını görecek mi?

Pozzovivo, Betancur ve diğer delikanlı kaçışçılar mutlu sonla mı bitirecek? Scarponi de Cadel-vari bir şekilde sessiz ve derinden geliyor, neredeyse berbat bir zamana karşıcı olmasına karşın tırmanış karakterli etap profili sayesinde müthiş iş başarmıştı 8. etapta. Son bölümdeki eğimde bir şeyler deneyebilir mi? En düz etapta dahi bir şekilde kendini ilk 10'a sokan, her zaman finiş bölümünde grubun önüne minik sprintler atan, 8. etaptaki zamana karşıda o ölümcül son 3km'de herkesten daha güçlü ve çabuk çıkan Cadel bonifikasyonlar için fırsat kollar mı kaçışçılardan yer kalırsa? Katusha tura damga vurmaya devam eder mi? Yoksa genel klasman tayfası günü kayıpsız geçmeye bakıp sahneyi kaçan cengaverlere mi bırakır?

Açıkçası oldukça çılgın bir Giro izliyoruz, hemen her sene olduğu gibi. Şu an temmuz ayında olsak genel klasmancılardan çok bir şey beklemezdim ama İtalya topraklarında herkese bir hal geliyor, kimsenin sağı solu belli olmayacak. Wiggins atak yaparsa dahi şaşırmayaca- yok yok, ona şaşarım.

Ülkedeki bisiklet anlayışı "22 adam bir topun peşinde koşuyor" seviyesinin de altında olduğundan zamana karşılar iyice burun kıvrılan kategoriye giriyor ne yazık ki; SIKICI. Oysa ki bisiklet denen iki tekerlekli makinanın en saf hali saatle yapılan yarışlarda. Bisiklet tarihine damga vuran en dramatik anlardan birkaçı yine saate karşı. Ancak zamana karşıyı bilenler 8 saniyenin kıymetini bi...

Tamam bu kadar güzelleme yeter. Bipolar bozukluğum var sanmayın "demin velespit romantizmi yapıyordun şimdi..." diye düşünmeyin zira geçen yıldan beri bisikletin şu en saf halinden illallah getirdi Sky ve Wiggins. Adam biliyor işi, yapacak bir şey yok. Bugün olanlar, yarınki profil, her şey bir kenara, ne olmuş olursa olsun saate karşı yarışılsa da geçilmesi gereken Wiggins'in saati olacak.

Yarın gayet uzun, teknik ve eğimli bir etap bekliyor bizleri. 54.8 kilometrelik yolculuğa Gabicce Mare'den başlayacak bisikletçiler. Monte San Bartolo'daki tırmanışa gelmeden evvel ilk kilometrelerde tam beş tane oldukça keskin dönüş var. Bisikletçiler için zaten lüzumsuz fren en sevimsiz şeydir, bir de zamana karşıda tüm amacınız yüksek ve stabil bir tempoyu profile göre korumak iken dönüşler ciddi şekilde ritmleri sekteye uğratacaktır.

Etabın başındaki bu sert dönüşler, hemen birinci kilometreyle başlayan eğim öncesinde istenen tempoyu oturtmak anlamında sıkıntı çıkartabilir bisikletçilere. Virajlar bitip de Monte San Bartolo çıkıldıktan sonra da yolların düzleşeceğini söylemek mümkün değil. Adriyatik kıyılarının yukarılarında eğimli yollarda devam edilecek bir süre daha.
Günün ilk zaman kontrolü 26. kilometrede bulunuyor; Pesaro'da. Devamındaki mesafeler bir süre düz gitse de yine irili ufaklı eğimler mevcut. Calcinelli'deki ikinci zaman kontrolü 51. kilometre civarında ve öncesi görece düzlük. Calcinelli'den sonraki 3.5 kilometre ise tamamen tırmanış. Başları insaflı olsa da Saltara'daki finişin son 700 metrelik bölümünde eğim %11'leri bulacak ve son bir kilometre kapısı aşıldığında arnavut kaldırım eşliğinde tırmanışa geçilecek.

Favori tabii ki Wiggins. Pembe mayo Intxausti'nin sırtında olacak, Nibali sadece 6 saniye uzaklıkta. Olağan şüphelilerin başında Ryder Hesjedal ile sessiz ve derinden yükselişini sürdüren Cadel Evans var; pembenin yalnızca 16 saniye gerisinde Cadel. Taylor Phinney'nin bir rahatsızlığı vardı, fazla beklenti yaratmak istemediğini ama kendini daha iyi hissettiğini söyledi 7. etaptan sonra. O deliyi de göz ardı etmemek lazım, iyi hissederse güzel bir derece yapacaktır.

Genel klasmanda çok şeyin değişeceği aşikar. Aslında yedinci etapta bile taşlar bir hayli yerinden oynadı ancak 1:32'lik fark Wiggins'in potansiyeli dahilinde, çok daha makul bir aralığa inecek, hatta kapanacaktır büyük ölçüde. Öte yandan Cadel Intxausti'nin yalnızca 16 saniye gerisinde ve o da harika bir zamana karşıcı. Pembe için bir şey diyemiyorum ama genel klasmanda kendisini ilk üçe sokmak için çok ciddi bir şansı var Cuddles'ın. Nibali 6 saniye geride, iki kilo daha zayıf bir Nibali var bu sezon. İnişler her zaman en büyük silahı olsa da tırmanışlarda da istenen agresifliği gösterebiliyor; o yüzden bu eğimli parkur da onun hayrına olacaktır. Ryder'dan çok da bahsetmeye gerek yok, sadece takım mayosuna bakmak bile yeterli bir referans olacaktır. Garmin ve Ketchell'ın planlamaları yine milimetrik olacaktır etap için.

Wiggins söz konusu olmasa genel klasman için Cadel sevgimin verdiği yetkiye dayanarak yarının sonunda pembeyi Cadel'e yazar, Ryder'ı ikinci sıraya çıkartırdım. Biraz daha gerçekçi olsam, pembeyi Ryder'a verir Cadel'i 4 saniye arkasına koyardım. Nibali'yi ilk 5'te korur, Wiggins'ten bahsetmemek için elimden geleni yapardım ama böyle bir imkan yok. Wiggins 7. etapta verdiği 1:32'lik avansın(!) ne kadarını geri alabilecek, göreceğiz.

İtalya'nın baldırından Kuzey'e doğru çıkarken elimizde daha net bir fotoğraf olacağı kesin, sadece kimin kadraja gireceği biraz daha netleşecek.

Pek merakla beklenen bireysel zamana karşı öncesi ortalığın karışacağını tahmin ediyorduk. Ama bu kadarını... Yok, kimse tahmin edemezdi. Kaçışçılar bir iki kere yakalanır gibi oldu, tekrar kaçtı. Pembe mayonun ve iki büyük favorinin başına önemli işler geldi. Pembe mayo sahibi değişti. Geçen yazının başlığına çarşı karışık yazmıştım, bugün çarşıda yangın çıktı.



Hikayeyi yarım yarım ve anca ortasından itibaren takip edebildiğimden bugünkü günlük notu parça parça, hatta kopuk kopuk olabilir. Öbür taraftan da o kadar garip bir etap oldu ki çok uzun zamandır bisiklet izliyor olmasam da bu kadar büyük bir karmaşa görmemiştim. Şu an ekrana bakıp nereden başlayacağımı düşünüyorum ama bir türlü bir an seçemiyorum. En güzeli bütün yarışçıları parça parça özetlemek...

Günün en çok konuşulan adamı, pek tabii ki, İngiliz Kraliyeti'nin TT uzmanı Sir Wiggins idi. Artık talihsizlik olduğundan şüphe etmeye başladığım biçimde birileriyle çarpışma gibi bir durumunun olduğu söylendi. Daha sonra domestiği Uran'ı kendisini geride bırakmak istediği için duvara doğru ittiği iddia edildi. Uran'ın durumu başka bir yarışçıyla yaşanan bir talihsizlikti. Önceki mesele de ya hiç olmamıştı ya da olduysa bile birkaç gündür üç kişiden birinin kıçını yere çarptığı Giro 2013'te pek önem taşımıyordu. Büyük haber, testere ağzı gibi etabın kaçıncısı olduğunu ne biz ne yarışçıların hatırladığı bir tırmanışta pelotonun gerisinde kalmasıydı.



Önce, bir sürü tırmanıştan birini biraz dinlenmek için seçtiğini düşünsek de arkaya doğru düşmeye devam ederken Uran ve Henao'yu bir kafa hareketiyle yanına çağırması ve geçen sene Froome önde basıp kim bilir neyi kazanmaya doğru giderken gördüğümüz, yardım aranan gözleri gösterdi ki durum vahim. Podyumda güneş gözlüğünü takıp 70'lerin bağımsız sahnesinden fırlamış bir rock yıldızı gibi cakalı cakalı yürümek gibi rahat değildi tabi, yanında iki tane GC iddialısı takımdaş olmadan tırmanmak. Takım arkadaşları her ne kadar Wiggins'i toplamak için geri dönse de kendisi zaman farkını küçültmeye hevesli, yardımcıları da onu toplamaktan memnun gözükmüyordu. Dakikalar sonra gelen yağmurlu inişte yaşadığı düşüşle zaten iyice inmiş olan gardı tamamen düştü. Aklında bitiş çizgisini geçmekten başka bir şey olmadığını herkes görebiliyordu. Yarın telafi etmesi gereken bir buçuk dakikaya yakın bir süreyle çizgiyi geçti. Ama önceki etaplarda kendisinin, bu etapta diğer Skylılar'ın yüz ifadeleri ve iyi taşınamadığını gösteren kazalar zamanla telafi edilemeyecek bazı sorunlara işaret ediyor gibi. Zamana karşı marifetlerini göstersin diye başkalarınca taşınması zaten sorunlara sebep olmuşken hala yardımcılarının gücüne "muhtaç" bir lider görüntüsünde olması kendisi için de Sky için de iyi değil.

Wiggins bu badirelerle uğraşırken bugün ilk hamlesini oynamaktan başka çaresi olmayan rakibi Nibali de etabın bitimine 10 kilometre kala atağını yaptı. Fakat o da iklim şartlarının azizliğiyle gereken momentumu yakalayamadan asfalta yapıştı. Yine de atak zamanlaması gayet doğruydu ve tabir caizse fişek gibiydi atağına başladığı anlarda. Yere yapıştıktan hemen sonra ayağa kalkıp kaldığı yerden devam etmesi ve domestiği Kangert'in kendisinin isteğiyle ondan dakikalar önce ileride yerini almak için gösterdiği çaba, rakibi Wiggins'le arasındaki en önemli farkı ortaya koydu gün içinde.


Günün genel klasman adına en sessiz iki adamı ise Evans ve Hesjedal'dı. İkisi de büyük karmaşanın içinde en az zararı alıp en çok yararı koparmanın peşindeydi ve başarılı da oldular. Evans peşinde en önemli domestiğiyle podyuma iyice yaklaşırken, Hesjedal en önemli rakiplerden birine bir dakika fark yaparken diğerini gözünün önünden kaybetmedi. İkisinin de zamana karşı performansı yarışın kaderi için çok büyük önem taşıyacak. Özellikle saate karşı güneyli ateşinden çok kuzeyli soğukluğunun daha çok işe yaradığı düşünüldüğünde.

Son olarak, günün en net kazananı Benat Intxausti'den bahsederek kapatacağım. Ekibi, takım zamana karşıda çok iyi iş çıkarmıştı. Paolini mayoya hüllecilik yaparken kazadan ve karmaşadan kendini korumasını bilmesi önüne pembe mayo fırsatının gelmesini sağladı. Şimdi önünde iki engel olabilir: Soru işareti sayılabilecek zamana karşı yetenekleri, ki yarın çok ihtiyacı olacak, ve takımda kendisine yardımcı olabileceğinden emin olabileceği bir domestikin eksikliği. Rakiplerinin hepsinin klasman tepelerinde bir yardımcısı varken kendisi tek tabanca. Ne kadar böyle devam edebilir, göreceğiz.

Not: Az daha etabı kazananı Adam Hansen'dan hiç bahsetmeyecektim. Çok büyük mücadele gösterdi ve kendisine harika bir doğum günü hediyesi verdi orijinal ve sempatik adam. Bu tür bir zaferi sonuna kadar hak etmişti çalışkanlığıyla, almasını da bildi. Pek güzel oldu.



Peloton Napoli'deyken Taylor Phinney de şehrin keyfini çıkarmış. Pembe pantolonu ve Haribo ayıcıklı pabuçlarıyla pizza yapmaya gitmiş.

Napoli'de insan içine böyle çıkmış Taylor delisi.

Taylor, saçları ve pantolonu pizza yapmaya hazır.
Kulak memesi kıvamı
Pizzalar fırına verilir..
Yenmeye hazır.
30 dakikada kapında.

Bir iki gün evvel etapların geçeceği yerlere şöyle bir bakarken Baros'un kırılan tarak kemiği geldi aklıma, sonra da THE Direk. Kısa süreli hüznün ardından kendime geldim çünkü şu anın mevzusu Çizme'nin tarsallarında geçen etaplar, kırılma olmasa da, inanılmaz keyifli bir ilk dört gün sundu bize.

Bölüm sonu canavarına dönüşüp korkunç bir sprint basan Cav, Movistar, Katusha ve Astana'yı çok fazla sallayamasa da Sky'ın domine ettiği TTT, pembelere doyamamış Ryder'ın karıştırdığı ve Paolini'nin götürdüğü üçüncü etap, en son dün de sağ gösterip sol vuran son bölümlerde kızışan dördüncü etap.

Sky var diye gözler 2012 Tour de France'ındaki pelotonu arıyor tabii, kımıl zararlısını soktular bir kere bünyeye. Her girdikleri yarışın canına okuyacaklar diye korkuyorum. Hani şu beslenme bölgesine 6-7 dakika farkla hayırlı sohbetlerle gelen, Edvald Boasson Hagen'in pelotona desdur çektiği, kurmaylarının Wiggo'nun kıçını topladığı pelotondan bahsediyorum. Abartıyorsam da abartana bakmak lazım!

Dün düz etapların "son 3km kuralı"na rağmen Wiggins, karıştığı ufak kaza sebebiyle zamana karşıda fark açmak yerine kapatmak zorunda kalacağı değerli zamanlar kaybetti ama tabii mevzu saate karşı yarışmak olunca Wiggins'in nelere muktedir olduğunu biliyoruz. Yine de dün bir kilo limon yemişten beter yüz ifadesi içimin yağlarını eritti, söylemeden edemeyeceğim.

Etabı ise iki kez Giro şampiyonu, şimdilerin frame imalat ustası olan Giovanni Battaglin'in beşinci göbek, üçüncü kuşaktan akrabası genç Enrico kazandı. Danilo "Di Killer" Luca'nın çabalarını sonuçsuz bırakarak etabı almayı başardı. Tabii buradan Bardiani, Vini Fantini, Di Luca ve Battaglin dörtgeninden İtalyan bisikletine dair ilişkiler ve kararlar yumağı çıkıyor karşımıza ama buraya sıkıştırmayalım, elden gelirse başka bir yazıda değinmek daha güzel olur.

Baros'un kırılan tarak kemiğini aklıma düşüren Giro güzergahında tarsallardan topuk başına doğru gidiyoruz artık. Bireysel zamana karşı öncesindeki 7. etaba kadar önümüzde iki tane sprint günü var. Bugünkü etap kaçışlara müsade edecek gibi gözükmese de toplu sprinte kalınmaması gibi bir potansiyel de içeriyor.

Etap 10 yıl öncekiyle aynı gibi. 2003'te de hemen hemen aynı yerlerden geçilmişti. Üç ufak tırmanış ve iki tane de tırmanış kapısı var. İlk Dağların Kralı puan kapısından sonraki 150km dümdüz. Villapiani ve Rocca Imperiale'de iki ara sprint kapısı var. İkinci tırmanış puanları Monte Scaglioso'nun tepesinde, bitime 20km kala.

Scaglioso 4.5km uzuluğunda ve ortalama %5.6'lık bir eğime sahip. Ancak bu eğimin iki kilometresi %9'ları görüyor.  Marco Pantani'nin 2003'te atak yaptığı yer de burasıydı ama yarışın sonunda yine toplu sprint olmuştu. Buradan sonraki bölümde sinemaya da bir selam var; Francis Ford Coppola'nın kasabası Bernalda'dan geçilecek ve son 15km finişe kadar %2.5'luk bir eğimle devam edecek.

Pantani'yi yakalayıp toplu sprinte giden 2003 pelotonunda Robbie McEwan'ı durduramamıştı bu eğim ve etabı almıştı. Gerçi etap galibiyeti sonrasında Fabio Baldato'ya gitmişti komiserlerin incelemeri sonucundan. McEwan'in kural dışı şekilde sprint attığına karar verilmişti ama yine de toplu sprint olmuştu.

Son bölümdeki eğimler sprinterleri durdurabilecek gibi gözükmüyor ama dikkatli olması lazım sprint trenlerinin. OPQS'in Cav'i iyi bir konumda getirmesi gerekiyor yoksa içinde rouler ruhu taşıyan, tırmanışlarda da patlayabilen isimler öne çıkacaktır bu etapta. Özellikle Degenkolb ve Goss önlerde olacaktır. Öte yandan dünün gazıyla Enrico Battaglin ve underdog ruhunu da atlamamak lazım. Dünkü etapta podyum yapan Felline'nin yanında gününde bir Pozzato ya da Oscar Gatto da sprinterleri üzebilir. Visconti ufak sprintlerle inceden inceye puanları toplayıp durdu geçtiğimiz günlerde, bacaklar sağlam gözüküyor. Ventoso'yu da es geçmemek lazım. Omega iyi çalışırsa tabii ki Cavendish geçilmesi gereken adam olarak gözüküyor ama yarınki etap biraz daha uygun gibi Cav için.

Gerçi pembelere doyamayan Hesjedal gördüğü her küçük tırmanışı ve inişi değerlendirmek için can atıyor. Şartlar uygun olursa genel klasman iddialısı cengaver birinden bir şey görebilir miyiz diye de meraklanmıyor değilim.

Hazır lafın ucunu genel klasmana değdirmişken canımız ciğerimiz, yalnız huysuzumuz Cadelimiz için de birkaç kelam edeyim. 2011'in mutluluğu, 2012'de yerini umutsuzluğa bırakmıştı. Rahatsızlıklar da geçirdi, onları da eklemek lazım ama çok kötü bir yılı geride bıraktı Cadel. Bu sezona da çok iyi başlamamıştı, hedefinin Tour de France'a doğru formunu yukarıya çekmek ve Fransa'da bir şeyler başarmak olduğu söyleniyordu. Son anda Giro'ya katılacağını, kendisini denemek istediğini söyledi. Kimse adını ağzına almıyordu Cadel'in Giro'dan evvel. Ha Cadel mi? Peki gelsin buyursun, Tour'dan önce fazla yormasın ama kendini malum yaşını başına.... Gibi laflardan ötesinde pek geçmedi Cadel'in ismi ama sanki akıl oyunlarıyla kendini bilerek arka plana atmış izlenimi verir gibi. Paolini'nin aldığı etabı ikinci bitirip zaman bonusu aldı, dünkü etapta altıncı geçti çizgiyi ve ilk 10'a attı kendisini. BMC takımca uyuşukluk etmeyip adam gibi bir TTT koşsaydı şu an Cadel çok daha göze batan yerlerde olabilirdi genel klasmanda. Ama belki de böylesi daha iyi olmuştur; malum zamana karşı yaklaşıyor ve Cadel'in Anglosakson kökenlerinin de etkisiyle ne kadar iyi bir zamana karşıcı olduğunu biliyoruz.

Zafer çok zor, 26 Mayıs'ta pembe mayo hayali kurmak Pollyannacılık olur. Ama ilk bir haftanın sonuna doğru giderken Cadel'in verdiği sinyaller, 21 etabın sonunda podyumun gayet gerçekçi bir hedef olabileceğini gösteriyor. Zamana karşılar Wiggins içinse, kendini iyi hisseden bir Cadel için de harika şeylere gebe olabilir. Öte yandan Phinney gibi bir delibaşa sahip. Dilimi ısırıp kıçımı kaşıyorum ama ola ki Cadel'e bir şey olursa, Phinney BMC'den öne çıkan isim olur. Şimdilik kırmızı mayoyu sırtına geçiren Cuddles'ın genel klasmandaki sessiz ama sağlam yükselişini takip etmek lazım.

Yukarıdaki fotoğrafı bu sabah paylaştı Cadel. Tivitin sonuna iliştirdiği küçük "not pink" hashtag'ini hedefinin rengine bir gönderme olarak almak istiyorum. Umarım çok daha yukarılara çıkar ve Kuzey'in dağlarına geldiğimizde 2010'daki efsanevi 7. etap kudretini bulur bacaklarında.

Giro 2013'ün dördüncü etabının sonunu gördük ama daha şimdiden genel klasman açısından Tour de France 2012'nin tamamında yaşanana eşdeğer bir mücadele ve performans izlediğimizi söylemek yanlış olmaz. Akdeniz kıyılarının daha "duygusal" kıyılarını ziyaret eden peloton, sağ olsun, İtalya sokaklarının her yanından akan o sıcaklığı, heyecanı şimdiye kadar koşulan üç etapta da yarışa yansıttı. Üçüncü etapta Hesjedal'ın takım zamana karşısında kaybedeceğini hesap etmediği zamanı toparlamak için başlattığı taarruz bütün kümeye yayıldı ve Sky kendini bir anda yaylım ateşi altında buldu. Tek günlük yarışlarda kontrolü sağlayamadığına pek çok kez şahit olduğumuz ekip, dün zorlukla da olsa rakiplerinden zaman yememeyi başardı. Ama bugün, Danilo Di Luca'nın pek de akıllıca olmayan tırmanış atağıyla kendini kurban seçmesi sonrası zaman primleri ve podyum için son kilometrede başlayan savaş, Sky filosunun amirali Bradley Wiggins'i kaşla göz arasında ilk beşin dışına attı. Peki, 2012 Tour de France'da kurduğu insan üstü kontrolle yarışı adeta izleyiciye zehir eden Kara Donanma, bu sefer nasıl oldu da bu kadar erken hakimiyeti kaybetmeye başladı?

Yangının fitilinin ateşlendiği andan başlayalım: İkinci etapta Sky'ın bütün takımlardan aldığı irili ufaklı zaman farkları sonrası teknik bir iniş ve düz denebilecek bir seviyede sonlanan etabın kırılma anına yaklaşıyorduk: Gözler iki ismin üzerindeydi: Takımı Sky'dan kimse tarafından ön görülmeyen bir zaman farkı yiyen, Giro'nun son ve pembe giymeye doyamamış şampiyonu Ryder Hesjedal ve iniş deyince akıllara avını parçalamaya giden bir köpek balığı gibi kadronun üstüne uzattığı vücudu gelen Vincenzo Nibali. Olağan şüphelilerden ilki saldırı için uzak aday olarak görülse de pelotonun Patrona Halil'i de o oldu.

İnişle beraber ana motorları tam güç çalıştırdı Hesjedal ve bir anda, geçen sene Tour'da çok da şahit olmadığımız biçimde, Sky'ın yarışçıların tepesine salladığı zincirin öyle çok da kuvvetli olmadığını gösterircesine aşağı doğru gözlerden uzaklaşmaya başladı. Elbette, lideri olmayan ve genel klasmanda nerede kaldığıyla çok da fazla ilgilenmeyen pek çok yarışçı için bu kaçış, kanın kokusu demekti. Bir anda takip edenlerin sayısı 10'u buldu ve pelotonun önünde Ryder'ın grubu oluştu. Sky da pelotonun önünde kadans artırdı ama Wiggins'in iniş performansı kurmaylarının ortalaması kadar olunca kontrol sağlanamadı. Ve, Giro di Italia'nın zaten parkuruyla ve uzunluğuyla tek günlük yarışları andıran üçüncü gününün rekabeti de tam bir tek günlük yarışınkine dönüştü.

O karmaşanın içinden dolambaçlı yokuşları kazasız belasız geçen en güçlü ve en zeki yarışçı kazanacaktı: Kalabalığın içinden Luca Paolini'nin çıkması Bahar Klasikleri'ni takip eden bir izleyici için şaşırtıcı olmadı. Kariyerinin Giro siftahını kendisinin kalibresinde birçok sporcuya göre çok geç yapan İtalyan'a, kazalar bile yardımcı oldu ve etabın kader anlarında rakipsiz bir biçimde çizgiyi geçti. Dahası, kariyerinin ilk Giro'sunda, yaptığı ilk kaçışla etabı kazanmakla kalmadı, Sky tarafından zararsız görülmesine rağmen, son kilometrede de yakalanma tedirginliğiyle koyduğu performans zaman primiyle birleşince pembe mayonun sahibi oldu.
Sky'ın kural ve zaman hesapları çarşı uymamaya devam etti üçüncü etapta. Giro planlarında ilk fireyi Cataldo'ya pembe mayoyu giydiremediklerinde vermişlerdi. Froome'un aksine isyan çıkarma ihtimali olmadığını düşündüklerinden olacak, takım zamana karşısında Cataldo'ya birinci sırayı vererek, zamana karşıdaki inanılmaz tekniği dışında bir numarasını göremediğimiz biricik Wiggo'larını yormadan liderlik mayosunu taşımayı amaçlıyorlardı. Orada, takımdaşları delişmen genç Puccio'nun ilk etaptaki canhıraş performansı önlerini kesti. Genç yarışçının nefesi pembe mayoyu yarım etap taşımaya zor yetti. Şimdi de tecrübeli, lidersiz ve prestij için yarışan Katusha'nın tecrübeli isimlerinden mayoyu koparmaları gerekiyor. Sky mutlak kontrol istiyor ama bugün itibariyle takım zamana karşı etabında aldıkları saniyeleri de kaybetmiş durumdalar. Liderleri Wiggins önemli bir zaman çaldığı Hesjedal tarafından yakalandı, Nibali tarafından ise birkaç saniyeyle de olsa geçildi. Dördüncü etabın Sky adına en sıkıntı verici görüntüsü liderlerinin yarıştan önce bir kilo limon yedirilmiş gibi duran yüzüydü.

Dördüncü etapta gün boyu her şey daha sakin, çok daha durağan ve hatta zaman zaman sıkıcı gözüktü bir önceki güne göre. Peloton, "dün sizi yeterince eğlendirdik, bugün izin yapacağız" der gibiydi. Son bir kilometrede her şeyin bu kadar değişebileceğini ancak çok çok tecrübeli bir izleyici ön görebilirdi. Etap boyu bazı cılız kaçışlar oldu, hepimiz biliyorduk ki çok akıllıca bir zamanlamayla yapılan "temiz" bir kaçış olmadığı sürece Sky ipleri elinden bırakmayacaktı. Ancak her nasıl olduysa, dünkü gibi, ipler ellerinden bir kez daha kaçtı. Son tırmanış sırasında pelotonun affedilememiş doping sabıkalılarından Danilo Di Luca ve Kolombiyalı gençlerden Chalapud kaçışa geçtiler. Onlar da dahil birçok kişi son bir kilometrede işin sonuna geldiklerini sanıyordu. Peloton ise büyük bir açlıkla bitiş çizgisine hücuma geçmişti ve Di Luca'nın keçi inadını saniyeler içinde eritip kendi aralarında hesabı kestiler. Günün galibi hiyerarşinin en zayıf halkasından seçildi, Continental takımı Bardiani'nin genç İtalyanı Battaglin çizgiye ilk ulaşan olmayı başarmıştı. Diğer yandan, genel klasman için hiçbir şey o kadar basit gözükmüyordu.

İlk olarak, blogun sağ tarafına fotoğrafını koyarak saygılarımızı sunduğumuz ama nedense kimsenin pek konuşmadığı Cadel Evans'la başlayalım. Açılışta sprint etabını 25., üçüncü etabı 2., dördüncü etabı ise 6. sırada tamamladı. Podyumda bir yer istediği açık ve bu sefer tembel kere tembel takımının kendine engel olmasına izin vermek istemediği de ortada. Sayılarla konuşayım, eğer takım zamana karşıda kaybettiği 37 saniyeyi daha makul bir miktara, 10 saniyeye indirirsek kendisi Sky'ın süper domestiği Uran'ın iki saniye önünde, bütün genel klasman iddialılarını geçerek genel klasman ikincisi olacaktı. Ayrıca bugün kırmızı mayonun sahibi olarak boy gösterecek. Cuddles'ı hesaba katmamak en hafif tabirle akıl dışı. Bunun dışında Nibali domestiklerini iki etaptır iyi kullanarak Wiggins'in kazandığı zaman avantajını çevirdi, Hesjedal'sa bugün kazandığı 10 saniyeyle Wiggins'i geçerek ilk beşe kafasını uzattı. Sky için olumlu tek veri Uran'ın hala pembe mayoya en yakın isim olması.



Genel klasman hesabının kalanını sevgili blog partnerime ve Wiggins'in muşmula suratına bırakarak huzurunuzdan çekiliyorum. Gördüğünüz gibi çarşı gerçekten karışmış durumda ve bu, Giro'da henüz  başlangıç.

Dün Ischia Adası’nda takım zamana karşı etabı koşuldu. Herkes kısa ama oldukça teknik olduğundan, dönüşlerin ve kısa tırmanışların takım performanslarını çok etkileyeceğinden bahsediyordu.

Takım zamana karşılar genelde genel klasmanı kazandıran etaplar olarak görülmez fakat geçen seneki TTT bir ölçüde Hesjedal ve Garmin için maglia rosa yolunu açmıştı. Elbette bir bireysel zamana karşı kadar belirleyici değildi ancak Hesjedal'e "neden olmasın?" dedirtmişti. Tur boyunca bir ara Purito'ya kaptırsa da mayoyu, geri almıştı.

Bu yüzden dünkü etabın başlangıcında Garmin'i favori olarak göstermek çok da yanlış değildi. Özellikle Vaughters ve Ketchell'ın bilimsel yaklaşımları ile her zaman iddialılar. Öte yandan yine geçen yılın takım zamana karşısında sürpriz bir şekide ikinciliği alan Katusha'yı da plaseler arasına sokabilirdiniz.

Ama bunların hiçbiri olmadı. Sky ağırlığını koydu etaba. Garmin 25 saniye, Katusha ise 19 saniye gerisinde kaldı. Kısa etaplarda zaman farkı oluşturmak daha da zordur ama Sky çok büyük bir sıkıntı yaşamadan etabı kazandı. Adamlar bu işi biliyor. Öte yandan Movistar çok iyi bir etap geçirdi; Sky'ın yalnızca 9 saniye arkasında tamamladılar. Astana ve Nibali de 14 saniyelik farktan çok da yakınmayacaklardır.

Etabın asıl zorluğu küçük tırmanışlarından ziyade bol dönüşlü yapısıydı. Bu da zamana karşı konusunda uzmanlaşmamış takımların son bölümde beş kişiyi bir arada tutmakta zorlanabilecekleri anlamına geliyordu. Keza böyle de oldu. Önce Lampre beşinci ismi beklemek için tempo kesmek zorunda kaldı sonrasında ise Euskaltel için facia yaşandı. Son beşliye Urtasun’u bırakmışlardı ve ekip Urtasun’u “kaybetti”. Takım zamana karşılarda en çok dikkat edilmesi gereken konu belki de budur; takımın kompakt düzenini korumak ve sürekli temasta olmak. Hele de son beşliden birini kaybettiğiniz vakit tekrar bir araya gelmek, tempoyu düşürmek ve o ismi çekmek çok değerli zamanlar kaybettirecektir. Euskaltel için de böyle oldu. Urtasun bir önceki etapta kazaya karışmıştı, onu neden son beşliye bıraktılar anlamak zor ama bu soruna rağmen sonuncu olmadılar; Argos’un önünde bitirdiler. Samu Sanchez genel klasman kovalamayacak gibi gözüküyor, o yüzden bu 61 saniyelik fark çok da dert edilecek bir şey değil. Daha çok etap zaferleri için burada Euskaltel ve zamana karşıya çok da bayıldıklarını söyleyemeyiz.

Sky’ın etap zaferiyle Cavendish pembe mayoyu kaybetti ama mayonun yeni sahibi de biraz sürpriz bir isim oldu; Sky’ın genç İtalyan’ı Salvator Puccia. İlk etapta en iyi derece sahip olduğu için Sky içerisinde, mayo genç ismin üzerinde olacak. Aslında amaç Dario Cataldo’ya giydirmekti, zamana karşıda çizgiden ilk geçen isim olarak seçilmişti ama evdeki hesabı çarşıya uyduramadı Sky. Bir seferlik de olsa hesapları şaştı ve ilk etaptaki derecesi sebebiyle mayo Puccia’ya gitti. Cavendish ise kırmızı mayoyu taşıyacak.

Ischia'daki etap tamamen Sky için hazırlanmış gibiydi. Hatta bir yerler "I-sky-ia" diye bir gönderme de gördüm internette, başlık da oradan. Sanırım inner ring yazmıştı. Haksız değil. 
Bugünkü etap ise Sorrento'da başlayacak ve iki tur atılacak kent içerisinde. Ondan sonra ise Amalfi kıyılarında dar ve dolambaçlı yamaçlarda gidilecek. Ufak inişler çıkışlar, bolca dönüşler var. Kaçışçılar için erkenden hamle yapma imkanı.

Son bölüme doğru iki tırmanış var. İlki 77km kala San Mauro Cilento. Ortalama %6.7'lik eğime sahip 7.8km'lik bir tırmanış. Ancak tırmanış hemen başında kısa ama vurucu bir %16'lık eğim mevcut. Tırmanış bittiğinde geriye 69km kalmış olacak. İnişi teknik. Astana bir sonraki tırmanış için burada Nibali için kurmaylarını gönderebilir.

Son tırmanış ise Ascea taraflarında, Sella di Catona tırmanışı. Ortalama %6.6'lık eğime sahip 8km'lik bir tırmanış. Maksimum %13'e ulaşıyor ve devamında da Nibali'nin dişine göre oldukça teknik bir iniş var. Sella di Catona'dan sonra finishe kadar giden 20km inişle geçecek, sadece 10-11km kala minik bir tepe var. Onun dışında Messinalı için biçilmiş kaftan.

Giro d’Italia 2. Etap:
1  SKY PROCYCLING                  22:05
2  MOVISTAR TEAM                   00:09
3  ASTANA PRO TEAM                 00:14
4  KATUSHA                         00:19
5  VINI FANTINI-SELLE ITALIA       00:22
6  LAMPRE-MERIDA                   00:22
7  GARMIN SHARP                    00:25
8  BLANCO PRO CYCLING TEAM         00:28
9  ORICA GREENEDGE                 00:28
10 VACANSOLEIL-DCM TEAM            00:34
11 CANNONDALE PRO CYCLING          00:35
12 BMC RACING TEAM                 00:37
13 BARDIANI VALVOLE-CSF INOX       00:41
14 RADIOSHACK LEOPARD              00:43
15 TEAM SAXO-TINKOFF               00:43
16 ANDRONI GIOCATTOLI-VENEZUELA    00:46
17 OMEGA PHARMA-QUICK STEP         00:48
18 AG2R LA MONDIALE               00:50
19 FDJ                            00:55
20 COLOMBIA                        00:56
21 LOTTO BELISOL                  01:00
22 EUSKALTEL EUSKADI             01:01
23 TEAM ARGOS-SHIMANO             01:13


Bu yazarsız, okursuz naçizane peloton günlüğünün bayramı niteliğinde bir üç haftanın başlangıcıydı dün. Napoli'nin içinde ufak bir turla İtalya gezisine başlayan peloton, Mayıs ayının geri kalanında da bu güzel memleketin inişli çıkışlı dağ yollarından küçük kasabalarına, her biri bir sanat manzarası şehirlerinden ücra köylerine kadar pek çok yerde saate ve birbirlerine karşı amansız bir mücadele verecek. Aslına bakarsanız o mücadelenin sprint ayağı başladı bile ve bugün de TTT (takım zamana karşı) etabıyla stratejik ayağının başlangıcına tanıklık edeceğiz. İlk günün bitişiyle sağlam bir başlangıç yapanlar, beklentilerin altında kalanlar, beklentileri aşanlar, ikinci günde fırsat kollayacaklar, onlara göz açtırmamaya çalışacak olanlar... Hepsinden biraz bahsedilecek bugün. Ve eninde sonunda iş benim gibi gevezelerin çenesinde değil pedallayanların kuvvetinde bitecek, tıpkı dün olduğu gibi...

Bu sezonun başından beri istediği gibi yarışamayan ve kazanamayan pek çok bisikletçi sayılabilir. Keza pek çok sürücü ve sürücü sayısına oranla kazanmaya değer pek az yarışma var ve kazanmak, doğası gereği, tek kişiye mahsus. Ama sezon başına oranla yaptıklarından ve kazandıklarından hiç memnun olmadığına kesinlikle emin olduğumuz tek bisikletçi vardı: Mark Cavendish. Cav, geçen sezon Sky'ın genel klasman umutları için "all-star" misali bir domestik kadrosunun kaymağını yemek yerine suyuna talim ediyordu ve bundan hoşnut olmayacağını anlamak zor değildi. Bu sezon da kendisinin çevresinde kurulan, efsane takım HTC-Highroad'a öykündüğü transfer seçimlerinden de bariz Omega Pharma-QuickStep'in yolunu tuttu. Yine de işler beklenildiği ya da en azından istenildiği gibi gitmiyordu, ta ki dün Manx Missile treni veya herhangi bir domestiği kalmamasına rağmen karmaşa içinde devam eden bir sprint bitişini santimlerle kazanana kadar.


Etabın açılışıyla Napoli'deki güzel manzaralar haricinde göze çarpan iki şey vardı: Pelotonun her zamankinden biraz daha fazla o müthiş büyük tur kalabalığı ve güzel güney şehrinin eski ve dar yollarının bu enerjik kalabalığa çıkardığı zorluklar. Yarış boyunca ufak tefek kazalar, teknik aksaklıklar, tekerlek değiştirmek için takım aracı bekleyen yarışçılar hiç eksik olmadı. İzleyicinin bu manzarayla ilgili tek bir dileği olabilirdi: Lütfen sprint bitişine turp sıkmasın. Şanslıyız ki, bir kaza oldu ancak bitiş heyecanını mahvedemedi. Ama etap sonunun kaderini önemli ölçüde etkiledi.

Son 20 kilometreye kadar bahsettiğim teknik aksaklıklar dışında çok da önemli bir şeyin olmadığı bir etap oluyordu. Bitişe kalan mesafeyi gösteren sayaç yirmiyi gösterdiğinde Cav'in treni, Cannondale'in OPQS çetesine erken tempo yaptırıp yarış sonunda esas adamı korumasız bırakmak için öne attığı Cameron Wurff'ü yakalamış, başka bir deyişle Cannondale'in kurnaz planı yavaş yavaş amacına doğru ilerlemeye başlamıştı. OPQS'in tam Wurff'ü yakaladığı sırada fark ettiği bu strateji, Cav'in ekibini mum gibi eritti ve son iki kilometrede en güçlü koruyucusunun da sağa çekmesiyle pelotonun en güçlü motoru kaderi, Orica-GreenEdge treni ve Elia Viviani karşısında tek başına kalmıştı. Tam burada, ucuz bir Hollywood filmi kahramanının hain bir tuzak karşısında çaresiz kaldığı anda şansının anlamsızca dönmesi misali bir şey oldu.


Pelotonun sprint bitişini hevesle kovalayan büyük bir bölümü dar Napoli yollarına sığamayan bir yarışçı yüzünden telef olmuştu ve Cannondale'in Cavendish'i kalabalıkta eritme planı da dolayısıyla suya düşmüştü. Önde en kalabalık ve en güçlü gözüken Orica-GreenEdge treninin, her zamanki, basiret yoksunluğu da tabloya eklenince, geçen sezon  başkalarının treninde kaçak yolcu olmaya alışmış Cavendish için kriz fırsata dönüşmüştü. Sonrası ise son beş yıldır ucundan köşesinden büyük turları takip eden bir izleyicinin alışkın olduğu bir görüntü: Son 500 metrede rakiplerinin sağından büyük bir kuvvet ve ivmeyle bitiş çizgisine güdümlenmiş Manx Füzesi, tekerlek farkıyla birinci olurken zaferin verdiği coşku ve mutlulukla kollarını kaldırıyor ve hemen yanında ona son santimlerde mağlup olmaktan bıkmış bir rakibi gidonunu yumrukluyor.

Kazası, belası, karmaşası ve heyecanı bol bir Giro açılışı böyle sona erdi dün. Bugünse er meydanında güreşir misali pedal çeviren yiğit sprintçiler yerine Demir Taht'a geçmek için birbirinin arkasından kırk türlü oyun çeviren haneler misali birbirini yiyecek genel klasman iddialıları sahneye çıkacak. Tek umudum sürekli muhafızlarının gücüyle muzaffer olan Wiggins'in hakkı kadar kazanması, gerisi içinse pedalın adaletine güveniyorum.

Blogroll

Katkıda bulunanlar

About