Başlagıcın Sonu: Paris-Nice, Tirreno Adriatico

Tirreno sona ereli birkaç gün oldu, Paris-Nice'i Richie Porte alalı günler geçti. Başka bir deyişle bisiklet sezonunun gayri resmi ama gerçek başlangıcı sona erdi. Nibali'nin muhteşem çıkışı olmasa 2013'ün Sky siyahının egemenliği altında geçeceği umutsuzluğuna tamamen kapılacaktım ama sağolsun Nibali, Sagan ve Rodriguez'den oluşan güneyli ekip Britanyalı pedal makinelerinin suyunu kaynatmayı başardı. Nice'teyse Porte akıllıca aldığı liderliği vermedi ve İtalya'da aldığı beyaz mayodan sonra kariyerinin en önemli ikinci zaferini yaşadı. Milano-San Remo öncesi konuşulması gereken satır başları artarken zaman giderek daralıyor...

Öncelik, Tirreno'yu karıştıran, Froome'un mavi mayo hayallerinin suya düşmesi için Nibali'nin inişlerdeki yardımcılığını yapan ve gerilla stili sürüşüyle, Cavendish'in ağzında kekremsi bir tat bırakarak, etap zaferlerini kapan, Peter "Tourminator" Sagan'ın. Okuduğunuz satırların yazıldığı Mart 2013 tarihini kapsayan şu günlerde, bu Sloven dalyanı, Cavendish gibi bir efsanenin, Britanyalılar'ın el birliğiyle sporun tepesine çıkardığı Wiggins'in, üç büyük turu kazanmış çok az sayıdaki bisikletçilerden Contador'un, zaferleri ve tecrübeleri bu köhne yazıya sığdırılamayacak Cancellara, Boonen, Gilbert, Evans, Hushovd, Greipel gibi isimlerin bulunduğu   pelotonun merkezi konumunda ve bisikletle ilgilenmeyen o büyük kalabalığın da ismini bildiğin bir süperstar olma yolunda hızla ilerliyor. 2013 Tirreno-Adriatico'nun en zor etabını kümedeki en önemli tırmanışçı  ve en hırslı genel klasmancıyla beraber kaçışla bitirdi ve bahsettiğim bu iki isme de son düzlükte rahat rahat tozunu yutturdu ve bunları yaparken Sloven hükümetince henüz yirmi iki yaşında olduğu iddia ediliyor. Genç adam gözlerimize inanmamızı zorlaştırmaya devam ediyor.

Gündemin ikinci sırasına insiyatif kullanarak Richie Porte'yi koyuyorum. Yükselişe geçen ikinci adamların hikayeleri her zaman ilginç olmuştur, Porte'nin Paris-Nice performansını benim adıma, özellikle, ilginç yapan da bu. Çok önemli rakiplerle mücadele etmediğini söylemek abartılı sayılmayacaktır ama Paris-Nice gibi üst düzey bir bisiklet yarışını geçtim, herhangi bir seviyede bir bisiklet yarışı kazanmanın fiziksel, mental ve psikolojik olarak nasıl zorluklarla dolu olduğunu tahayyül etmek bile güç. Porte böyle önemli bir yarış boyunca performansını çok verimli kullandı ve en doğru anda öne çıkıp zamana karşıyla gelen kapanışta da sahip olduğu gücü göstererek Sky'a sezonun ilk önemli zaferini getirdi. Şimdilik zafer listesinde çok fazla şey olmasa da geleceğin kendisi için ne getireceğini kim bilir?

Tirreno-Adriatico'nun son gününden önce yarışın en zor etabının başlayacağı günün sabahı, aklımda yarışla ilgili tek soru vardı: Acaba Froome etabı kazanacak mı, yoksa şöyle heyecanlı bir kaçışa izin verip günümüzü en azından biraz şenlendirecek mi? Asfalt yolların köpek balığı Vincenzo Nibali, etabı kazanma konusunda eski takımdaşı Sagan'a takılsa da altın sezonunun peşindeki Froome'un mavi mayo ümitlerini, muhteşem bir atakla çöpe attı. Geçen sezonki Tour'da Nibali ne zaman kaçsa arkasında bitiveren Britanyalı'nın ne yazık ki kendisi gibi köpek balığı sever bir domestiği yoktu. Geçen sezonki formuyla birinci adam olmamanın cezasını çeken Froomey, umarım bu sezon da kendisi gibi bir ikinci adamın eksikliğini hissetmez. Çünkü bu sezon, hele ki Tour'un yüzüncü edisyonunda, kana susamış köpek balığı sayısının tek bir taneyle sınırlı kalmayacağını kendisi de gayet iyi biliyor.

Geçen sezon Wiggins projesi yüzünden kariyerinin altın fırsatlarından bazılarını kaçıran sadece Chris Froome değildi. Pelotonun başarı listesi en kabarık yıldızı, kazanmaya programlı bir makine gibi yaşayan Mark Cavendish, sönük bir sezon geçirmese de 2012'den beklediklerini alamamış olacak ki yönünü başka bir takıma çevirdi. Ama 2013'ün başının da istediği gibi geçtiğini şimdilik söylemek zor. Manxman'in favori kelimelerinin beklemek veya ikincilik olmadığı hepimizin malumu ama Tirreno'da gördüklerimiz treninin üst seviyede istediği şekilde çalışması için sabırsızlıkla dolu bu efsanenin ya şartlara uyum sağlaması ya da kazanma hırsını biraz dizginlemesi gerekiyor. Önümüzde -aslında yarın- efsanevi Milan-Sanremo var, OPQS treni bu ayrıcalıklı yolcunun gönlünü almak istiyorsa ellerinde daha iyi bir fırsat olamazdı.

2013 UCI WorldTour'un başlangıcı Milan'dan Sanremo'ya yapılan zorlu bir yolculukla sona ermeden önce  pelotonun en çok dikkat çeken isimlerinin durumları böyle. Sezonun en uzun yarışı yeni kahramanlar mı getirecek yoksa devam eden hikayeye yeni düğümler mi atacak, bunu öğrenmemizeyse saatler kaldı.

Hiç yorum yok

Leave a Reply

Blogroll

Katkıda bulunanlar

About