Tirreno-Adriatico'da üçüncü, Paris-Nice'te beşinci etabın geride kaldığı karmakarışık bir bisiklet günü oldu bugün. Bir tarafta tırmanış finali, öbür tarafta daha dün herkesin izlemek için parmaklarını büktüğü sprint bitişi yaşandı. Her iki taraf için de ortak olan bol heyecan, birçok atak veya atak denemesi ve neredeyse son ana kadar devam eden belirsizlikti. Rüşdünü ispat etmek için hala her şeyiyle çabalayan tecrübeli bir yürekle omuzlarındaki sarı rengin ağırlığını kaldırabileceğini göstermeye kararlı bir gencin ateşini, en iyi olarak kalmak isteyenle en iyiyi yerinden etmeye kararlı olanın mücadelesini ve en doğru ana kadar bekleyen sabrın ve aklın zaferini, aynı saatler içinde, art arda izledik. Bisiklete yakışır bir gün geçirdik kısaca, şanslıydık.

Bu pek lezzetli, dolu ve her nasılsa dengeli menünün açılışını, yaşlı kurt Jens Voigt'un kaçışı yaptı. Kısa süredir takip ettiğim bisiklet sporundaki en sempatik, ahlaklı ve sportmen karakterlerden biri, belki de birincisi. Son altı kilometreye girilmeden evvel yakalandığında, herkes biliyordu ki Voigt, kazanmak için gücünün son damlasına kadar vermişti. Yaşı ve karakteri düşünüldüğünde de kendisi için en önemlisi buydu. Bisiklette domestik, kaçışçı veya "rouleur" tanımlarının en ideal cevabı olacak nitelikte bir sporcu ve daha da önemlisi, doping çalkantılarıyla sallanan sporun son döneminde, adı hiçbir kötü olayla anılmayan bir profesyonel ve sportmen. Şu yaşında bile "bacaklarını susturmak" için verdiği mücadeleyi izlemek çok büyük keyif. Yine de insan izlerken, takımdaşı "Bezgin Bekir" Andy Schleck'le yaşları değişseler neler olurdu diye sormadan edemiyor.

Voigt yakalandıktan sonraki yaklaşık yedi kilometre, geçen sene kazananın sarı bir şeyler giydiği neredeyse tüm etaplı yarışları ve özellikle Tour'u izleme keyfini hiç eden, kara Sky donanmasının hakimiyetinde geçer diye düşünüyordum, ama şükürler olsun, bu sefer öyle olmadı. Önce başka başka isimlerden gelen küçük ve orta ölçekli kaçışlar, sonra da geçen seneden beri hasret kaldığımız bir an sayesinde yarışın kaderi  tamamen değişti.


Yarıştan evvel, bugün zaman kazanmak istediğini söyleyen, sarı mayonun sahibi Talansky, tırmanışın orta kısımlarına doğru Richie Porte'nin son domestiğini silkeledikten sonra, bitirici darbeyi vurmak istedi. İlk hamleyi çok başarılı biçimde uygulasa da ikincisinde Porte'nin dayanıklılığını hesap etmemişti. Kimsenin Richie Porte'den gelen o patlayıcı atağı beklediğini de sanmıyorum ama geçen senenin emektar domestiği, Tour Armadası'nın iki numaralı koruyucusu, bacaklarında korumak için olduğu kadar kazanmak için de güç olduğunu ispatladı. Tam atağa çıktığı sırada, etap ve belki de genel klasman iddiası için uzayıp gitmiş olan Menchov'u saniyeler içinde yakalayıp sonra da kadrajdan çıkarması, tırmanış bitişine yaraşır bir kazananın çizgiye doğru geldiğini gösteriyordu. Neredeyse en doğru anda, en doğru eforla nakavt eden yumruğu vurması da Sky'ın sürücülerinin performansını yükseltmekten fazlasını yaptığını söylüyor gibiydi. Avcıyken av olan genç Talansky'nin enerjisi ve cesareti harikaydı ama yaptıklarını daha iyi tartması veya Garmin-Sharp'ın ona bu son anlarda yanında duracak sağlam bir teğmen bulması şart.

Fransa'da sarı mayo, uzun süre sonra ilk kez atağa çıkarken, İtalya'da mavi mayonun dün asılan yüzünün gülüp gülmeyeceği merak ediliyordu. Dünkü gibi son tur çanıyla girilen etabın son dönemecine kadar peloton (yine dünkü gibi) Toscanalı Doğasever Yaşlı Teyzeler Kulübü'nü andırıyordu. Paris-Nice'deki tırmanış geriliminden fırsat bulup döndükçe gördüklerim, tepelerinden saçılarak yağan yağmura küfredercesine pedal çeviren  bir sürü sıkkın surat ve önlerinde 2013 Tirreno-Adriatico resmi kaçışçısı unvanını elde etmesine ramak kalan Benedetti ve diğer umutsuzlar tayfasının nafile çabalarıydı.

                                         

Bitişe doğru, Sergey Lagutin'in inişli bölümle beraber yaptığı kaçış, ortamdaki gerilimi biraz artırsa da yaklaşık 500 metre kala, insan beynine susamış zombiler gibi ufak tırmanışı geçen peloton, Özbek bisikletçiyi yutarak iki gündür beklenen sprint finişini getirdi. Bu kez keskin dönüşlerle ortaya çıkmış bir keşmekeş de yoktu. Son 300 metrede Goss, Greipel, Cavendish ve Sagan çizgiye doğru, omuz omuza, son hız pedal çeviriyordu. Cannondale'in çok iyi kollayıp son sekiz kilometreye ıslak yollarda tek tabanca bıraktığı Sagan, yine çok iyi saklandı, çok iyi yer tuttu ve tam zamanında sprinti basıp Cavendish'in 2013 Tirreno-Adriatico'yu elleri boş bitirmesi ihtimalini biraz daha yükseltti. Yeteneğine övgü yetmeyecek genç adam, Manxman'in hakimiyetiyle geçen seneler içinde, geri planda kalmaya alışmış Greipel ve Goss'un aksine istisnasız herkese gerçek bir rekabet vaat ediyor. Hem de trene falan gerek duymadan....

Yarından itibaren Tirreno-Adriatico, sprintçilerin tekelinden çıkıp kaçışçı ve tırmanışçıların hakimiyetine girecek. Benim için en büyük merak konusu, bu sezona dair iyi işaretler veren Froome'un ve üst üste ikinci kez mavi mayoyu almaya geldiğini söyleyen Nibali'nin performansı olacak. Fransa semalarında da bugün gördüğümüz tırmanıştan çok daha acımasız bir parkur göze çarpıyor. İkinci adamlıktan liderliğe, gergin ama başarılı bir geçiş yapıyor gibi gözüken Porte, pazar günkü zamana karşı etabında yazı tura atmak istemiyorsa Talansky'yle farkı açmalı. Görünen o ki, heyecan arttı ama daha bitmedi.

Hiç yorum yok

Leave a Reply

Blogroll

Katkıda bulunanlar

About