GIRO GÜNLÜGÜ #4: ROULER RUHLU SPRINTERLER İCİN

Bir iki gün evvel etapların geçeceği yerlere şöyle bir bakarken Baros'un kırılan tarak kemiği geldi aklıma, sonra da THE Direk. Kısa süreli hüznün ardından kendime geldim çünkü şu anın mevzusu Çizme'nin tarsallarında geçen etaplar, kırılma olmasa da, inanılmaz keyifli bir ilk dört gün sundu bize.

Bölüm sonu canavarına dönüşüp korkunç bir sprint basan Cav, Movistar, Katusha ve Astana'yı çok fazla sallayamasa da Sky'ın domine ettiği TTT, pembelere doyamamış Ryder'ın karıştırdığı ve Paolini'nin götürdüğü üçüncü etap, en son dün de sağ gösterip sol vuran son bölümlerde kızışan dördüncü etap.

Sky var diye gözler 2012 Tour de France'ındaki pelotonu arıyor tabii, kımıl zararlısını soktular bir kere bünyeye. Her girdikleri yarışın canına okuyacaklar diye korkuyorum. Hani şu beslenme bölgesine 6-7 dakika farkla hayırlı sohbetlerle gelen, Edvald Boasson Hagen'in pelotona desdur çektiği, kurmaylarının Wiggo'nun kıçını topladığı pelotondan bahsediyorum. Abartıyorsam da abartana bakmak lazım!

Dün düz etapların "son 3km kuralı"na rağmen Wiggins, karıştığı ufak kaza sebebiyle zamana karşıda fark açmak yerine kapatmak zorunda kalacağı değerli zamanlar kaybetti ama tabii mevzu saate karşı yarışmak olunca Wiggins'in nelere muktedir olduğunu biliyoruz. Yine de dün bir kilo limon yemişten beter yüz ifadesi içimin yağlarını eritti, söylemeden edemeyeceğim.

Etabı ise iki kez Giro şampiyonu, şimdilerin frame imalat ustası olan Giovanni Battaglin'in beşinci göbek, üçüncü kuşaktan akrabası genç Enrico kazandı. Danilo "Di Killer" Luca'nın çabalarını sonuçsuz bırakarak etabı almayı başardı. Tabii buradan Bardiani, Vini Fantini, Di Luca ve Battaglin dörtgeninden İtalyan bisikletine dair ilişkiler ve kararlar yumağı çıkıyor karşımıza ama buraya sıkıştırmayalım, elden gelirse başka bir yazıda değinmek daha güzel olur.

Baros'un kırılan tarak kemiğini aklıma düşüren Giro güzergahında tarsallardan topuk başına doğru gidiyoruz artık. Bireysel zamana karşı öncesindeki 7. etaba kadar önümüzde iki tane sprint günü var. Bugünkü etap kaçışlara müsade edecek gibi gözükmese de toplu sprinte kalınmaması gibi bir potansiyel de içeriyor.

Etap 10 yıl öncekiyle aynı gibi. 2003'te de hemen hemen aynı yerlerden geçilmişti. Üç ufak tırmanış ve iki tane de tırmanış kapısı var. İlk Dağların Kralı puan kapısından sonraki 150km dümdüz. Villapiani ve Rocca Imperiale'de iki ara sprint kapısı var. İkinci tırmanış puanları Monte Scaglioso'nun tepesinde, bitime 20km kala.

Scaglioso 4.5km uzuluğunda ve ortalama %5.6'lık bir eğime sahip. Ancak bu eğimin iki kilometresi %9'ları görüyor.  Marco Pantani'nin 2003'te atak yaptığı yer de burasıydı ama yarışın sonunda yine toplu sprint olmuştu. Buradan sonraki bölümde sinemaya da bir selam var; Francis Ford Coppola'nın kasabası Bernalda'dan geçilecek ve son 15km finişe kadar %2.5'luk bir eğimle devam edecek.

Pantani'yi yakalayıp toplu sprinte giden 2003 pelotonunda Robbie McEwan'ı durduramamıştı bu eğim ve etabı almıştı. Gerçi etap galibiyeti sonrasında Fabio Baldato'ya gitmişti komiserlerin incelemeri sonucundan. McEwan'in kural dışı şekilde sprint attığına karar verilmişti ama yine de toplu sprint olmuştu.

Son bölümdeki eğimler sprinterleri durdurabilecek gibi gözükmüyor ama dikkatli olması lazım sprint trenlerinin. OPQS'in Cav'i iyi bir konumda getirmesi gerekiyor yoksa içinde rouler ruhu taşıyan, tırmanışlarda da patlayabilen isimler öne çıkacaktır bu etapta. Özellikle Degenkolb ve Goss önlerde olacaktır. Öte yandan dünün gazıyla Enrico Battaglin ve underdog ruhunu da atlamamak lazım. Dünkü etapta podyum yapan Felline'nin yanında gününde bir Pozzato ya da Oscar Gatto da sprinterleri üzebilir. Visconti ufak sprintlerle inceden inceye puanları toplayıp durdu geçtiğimiz günlerde, bacaklar sağlam gözüküyor. Ventoso'yu da es geçmemek lazım. Omega iyi çalışırsa tabii ki Cavendish geçilmesi gereken adam olarak gözüküyor ama yarınki etap biraz daha uygun gibi Cav için.

Gerçi pembelere doyamayan Hesjedal gördüğü her küçük tırmanışı ve inişi değerlendirmek için can atıyor. Şartlar uygun olursa genel klasman iddialısı cengaver birinden bir şey görebilir miyiz diye de meraklanmıyor değilim.

Hazır lafın ucunu genel klasmana değdirmişken canımız ciğerimiz, yalnız huysuzumuz Cadelimiz için de birkaç kelam edeyim. 2011'in mutluluğu, 2012'de yerini umutsuzluğa bırakmıştı. Rahatsızlıklar da geçirdi, onları da eklemek lazım ama çok kötü bir yılı geride bıraktı Cadel. Bu sezona da çok iyi başlamamıştı, hedefinin Tour de France'a doğru formunu yukarıya çekmek ve Fransa'da bir şeyler başarmak olduğu söyleniyordu. Son anda Giro'ya katılacağını, kendisini denemek istediğini söyledi. Kimse adını ağzına almıyordu Cadel'in Giro'dan evvel. Ha Cadel mi? Peki gelsin buyursun, Tour'dan önce fazla yormasın ama kendini malum yaşını başına.... Gibi laflardan ötesinde pek geçmedi Cadel'in ismi ama sanki akıl oyunlarıyla kendini bilerek arka plana atmış izlenimi verir gibi. Paolini'nin aldığı etabı ikinci bitirip zaman bonusu aldı, dünkü etapta altıncı geçti çizgiyi ve ilk 10'a attı kendisini. BMC takımca uyuşukluk etmeyip adam gibi bir TTT koşsaydı şu an Cadel çok daha göze batan yerlerde olabilirdi genel klasmanda. Ama belki de böylesi daha iyi olmuştur; malum zamana karşı yaklaşıyor ve Cadel'in Anglosakson kökenlerinin de etkisiyle ne kadar iyi bir zamana karşıcı olduğunu biliyoruz.

Zafer çok zor, 26 Mayıs'ta pembe mayo hayali kurmak Pollyannacılık olur. Ama ilk bir haftanın sonuna doğru giderken Cadel'in verdiği sinyaller, 21 etabın sonunda podyumun gayet gerçekçi bir hedef olabileceğini gösteriyor. Zamana karşılar Wiggins içinse, kendini iyi hisseden bir Cadel için de harika şeylere gebe olabilir. Öte yandan Phinney gibi bir delibaşa sahip. Dilimi ısırıp kıçımı kaşıyorum ama ola ki Cadel'e bir şey olursa, Phinney BMC'den öne çıkan isim olur. Şimdilik kırmızı mayoyu sırtına geçiren Cuddles'ın genel klasmandaki sessiz ama sağlam yükselişini takip etmek lazım.

Yukarıdaki fotoğrafı bu sabah paylaştı Cadel. Tivitin sonuna iliştirdiği küçük "not pink" hashtag'ini hedefinin rengine bir gönderme olarak almak istiyorum. Umarım çok daha yukarılara çıkar ve Kuzey'in dağlarına geldiğimizde 2010'daki efsanevi 7. etap kudretini bulur bacaklarında.

Hiç yorum yok

Leave a Reply

Blogroll

Katkıda bulunanlar

About